Azerbaycan
4 Mayıs 2016 Çarşamba
Hocalı Soykırımı / Xocalı Soyqırımı
Hocalı Soykırımı / Xocalı Soyqırımı
25-26 Şubat 1992’de, milli düşmanlarımızdan Rusların
desteğini alan bir diğer düşmanımız Ermeniler, Azerbaycan/Hocalı
kentinde son derece şiddetli ve vahşi şekilde Türk katliamı
yapmışlardır. Oradaki Azerbaycan Türklerinin öldürülmelerinin tek nedeni
Türk olmalarıydı. Türk milletine yapılan birçok katliam ve zulümlerden
biri olan Hocalı’yı unutmamak, öğretmek ve unutturmamak için hepimiz,
üstümüze düşen milli görevimizi yapalım.
* * *
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, tarih boyu
Türk?e yapılan soykırımları teker teker ortaya koymak ve genç
nesillerin hafızasına yerleştirmek durumunda olduğumuzu söyledi. Hocalı
katliamı nedeniyle bir açıklama yapan Erkal şunları kaydetti:
?Bize hayali soykırımlar yüklenirken acı gerçekleri dile getirmemek aşırı saflık, duyarsızlık veya vurdumduymazlıktır. Türk?e yapılan soykırımlardan birisi de 26 Şubat 1992?de Hocalı?da gerçekleştirilmiştir. Bu alçakça saldırıda silahsız 613 Azerbaycan Türkü alçakça katledilmiştir. Binden fazla insan esir alınmıştır. Soykırım edebiyatı yapan bazı yabancı çevreler ve ülkeler buna da sessiz kalmışlardır. Bu soykırımda Rus parmağı da inkâr edilemez. Hocalı?da sadece insanlar öldürülmedi. Bölgeye damgasını vuran Türk kültür eserleri de yıkıldı. Bu katliam, bir insan hakları suçudur. Hocalı?daki katliam TBMM tarafından resmen tanınmalı, bu soykırımı yapanlar yargılanmalıdır. Bu vesileyle bundan 18 sene önce Ermeni katliamı sonucu hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu ve benzeri soykırımlar unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.?
Gözü dönmüş Ermeni askerleri 1992 yılında aralarında kadın ve
çocukların da bulunduğu yüzlerce Azerbaycanlıyı bir gecede katletti. 20.
yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan ?Hocalı?, 20 yıldır
hâlâ kanayan bir yara…
Ermenistan?ın 1991 yılında abluka altına aldığı Azerbaycan?ın
Hocalı bölgesinde 25-26 Şubat 1991?de gerçekleşen katliama giden süreç,
Azerbaycan Parlamentosu?nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık
Karabağ?ın özerk bölge statüsünü ilga etmesinin ardından referandum
düzenleyen Dağlık Karabağ Parlamentosu?nun bağımsızlık ilan etmesiyle
başladı. Ermenileri destekleyen Ruslar, Gorbaçov?un emriyle bölgeden
çekildi.
Silahlar toplandı
Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı grupların Karabağ?a
yerleştirilmesinin ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990?da yayımladığı bir
kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan
silahlı grupların kurulmasını yasaklayıp kanunsuz olarak saklanan
silahlara el konulmasını sağladı. Bu kanunla birlikte Azerbaycan?ın
bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere silahlar toplandı,
Dağlık Karabağ?da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine
getirildi. 1990?ın Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler doğrudan
Azerileri hedef aldı, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör
eylemlerine başladı. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri,
Ermenistan?dan Azerbaycan?a gitmeye zorlandı. Ekim 1991?de ilk Azeri
köyü Ermenilerce ele geçirildi.
Ruslar Ermenilerin safında
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25-26 Şubat 1992?de
Hocalı?ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirildi. Rusya olaylarla
ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991?in
sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört
askerce doğrulandı. 10 bin nüfuslu Hocalı?da olaylar sırasında yaklaşık
3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi
rakam 613 kişi olmakla birlikte, katliam kurbanlarının 1.300 kişi olduğu
ifade edilmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı?da yaşayan Ahıska
Türkleri de evlerinde yakılarak öldürüldü. Kadın, çocuk ve yaşlılar da
dâhil olmak üzere siviller katledildi. Katliamın ilk gecesinde sekiz
aile bütün fertleriyle öldürüldü, 700?den fazla çocuk anne ya da
babasını kaybetti, 1.000?in üzerinde de yaralı olduğu kaydedildi.
Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şöyle aktarıyor:
Orman boyu ceset
?Dağlık Karabağ?ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca
yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300
Azerbaycan Türk?ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya
duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi
ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan
gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni
bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar,
ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam?a gelmeyi başardıklarında
çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı
kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek
olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri
jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş,
bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12
kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.?
İki yıl sonra ateşkes
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin
yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki
göstermedi. Ermenilerin Mayıs 1992?de Nahçıvan?a saldırmalarından sonra
Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî
müdahalede bulunabileceğini açıkladı. Uluslararası toplum, ancak
Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer?e saldırmasıyla
harekete geçti. BM, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal
altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi.
Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı.
1994 yılında ateşkes ilan edildi.
Eve hasret yaşam
Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke
içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon
civarı Azeri?dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları
dahilinde yaşamakta. Azerbaycan nüfusunun % 10?undan fazlası ülke içinde
yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına
dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına
gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda
bulunan evlerine dönmeyi umutla beklemekteler.
Salahlı: Türkiye ?katliam?ı tanımalı
Azerbaycan?ın İstanbul Başkonsolosu Sayyad Salahlı, ?Türkiye,
Hocalı soykırımını tanımalıdır? dedi. Swiss Otel?de düzenlenen basın
toplantısında Salahlı ile Dünya Azerbaycanlıları Kongresi (DAK) Yönetim
Kurulu üyesi Asif Kurban, Hocalı Katliamı ve Türkiye-Ermenistan
ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.
20. yüzyıl soykırımı
Azerbaycan halkının her yıl 25-26 Şubatta, 1992?deki Hocalı
katliamı?nı üzüntüyle andığını belirterek, bunun 20. yüzyılın sonunda
yapılan bir soykırım olduğunu söyledi. Ermenilerin Hocalı?da 106?sı
kadın, 63?ü çocuk ve 70?i yaşlı olmak üzere 613 kişiyi öldürdüğünü
belirten Salahlı, 150 ailenin tamamen yok olduğunu kaydetti.
Ermenistan kıvırdı
Salahlı, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını Türkiye ile
Azerbaycan?ın dengeleyebileceğini ifade ederek, ?Denge olmalı. Buna
karşı konulmazsa Türkiye?nin işi zor. Türkiye, Hocalı soykırımını
tanımalı? diye konuştu. Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan
protokollere de değinen Salahlı, ?Uluslararası hukukta imzalanan bir
anlaşmada, daha sonra düzenleme yapıyorlar. Ermenistan parlamentosu,
hayasızlığını bir kere daha gösterdi? dedi.
Yanlış anlamalar oldu
DAK Yönetim Kurulu üyesi Kurban da Ermenistan?ın bölgede barış
istemediğini savunarak, ?Ermenistan?ın kıvırarak uluslararası camiada
kabul gören protokole yeni şeyler koyduğunu, Türkiye?nin, Ermenistan?ın
güvenilmeyecek bir ülke olduğunu görmesi gerektiğini? belirtti. Bir
gazetecinin, ?Türkiye-Ermenistan arasındaki yakınlaşma Azerbaycan
halkında hayal kırıklığı yarattı mı? sorusu üzerine Salahlı, ?İki ülke
stratejik müttefik ve bir millet iki devlettir. Başta bazı yanlış
anlamalar oldu. Ufak-tefek şeyler olur, ama bu dengemizi bozmaz. Etle
tırnak gibiyiz? dedi. Kurban ise ?Dağlık Karabağ?dan çıkılmadan
sınırların açılmaması doğru. Ama Dağlık Karabağ?dan çıkılmadan sınırlar
açılırsa halklar arasında (Türk ve Azeri halkları) anlaşmazlık çıkar?
yanıtını verdi.
Yazı-tura ile yapılan vahşi infaz
Yer: Azerbaycan, Hocali 26 Subat 1992
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına
dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık
100 yıl önce Anadolu toprağında Kars?ta, Ağrı?da, Van?da, Erzurum?da da
ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir
Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan
yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı.
Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik
tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri
elindeki demir parayı havaya attı.
Karnını yardılar
– Akçik, manç? (Kız mı, oğlan mı?)
– Akçik (Kız).
Bu cevap üzerine ?oğlan? diyerek bahse giren Ermeni, elindeki
kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.
Kan bürümüş gözleri bebeğın kasıklarına kilitlendi.
– Tun sahetsar, inger (Sen kazandın, yoldaş).
– Yes sahetsapayts ays bubriki inç bes bidigisdana (Ben kazandım, ama bu bebek nasıl beslenecek?).
– Mayrıgi bedge gısdatsine (Annesi besleyecek elbette).
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
– Mayrıg yerahayın zizdur (Çocuğa meme ver).
Kesik başla futbol
Aynı dakikalarda Hocalı?nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı
hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar,
top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde
ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
– Asixn ma, çimi yev bizdige, aveg gındırnadabidi. Gidiresek (Bu
hem saçsız, hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın). Aynı anda çocuğun
gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer
naraları(!) atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak
kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu. Bu iki olay Hocalı?da bundan
çok değil yalnızca 18 yıl önce yasandı. Her iki olay da Ermeni
çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının
anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri, türlü
yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün
dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı
halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.
TRT yayınladı Batı belgeledi
Türkiye?de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk
görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları Batılı
gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat?ta güçlü
silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı Kuvvetleri ile Hankendi?nde
konuslanmış Albay Zarvigarov komutasındaki 366?ncı Rus Motorize Alayı,
Hocalı?ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı. 26
Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket
saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin
dış dünya ile ilişkişi tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus
destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok
insanı vahşîce katlettiler. Canlı canlı insanların kafa derilerini
yüzdüler, sağ ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî
deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.
Hizar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını
kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini
yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı
kurşuna dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.
Tahribat ağır
Ermeni Silahlı Kuvvetleri?nin saldırıları sonucu 613 Azerbaycan
Türk?ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp
sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile
kadın karnı yarılmış durumda bulundu. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır
yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, kalanlar da bin bir zorlukla
canını kurtarmış, ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları
asla bir daha kurtulamamıştır. Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler
önce kulaklarına inanamadı! Fakat katliam sonrası Hocalı?ya
girdiklerinde, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar.
Hocalı?yı gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet?nın söyledikleri,
katliamın boyutunu tüm çıplaklığıyla anlatıyordu: ?Pek çok savaş
hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı?daki gibi bir
vahşete umarım kimse tanık olmaz.?
Arka Planı
1991 yılında Azerbaycan’nın bağımsızlık ilanı ardında kurulan
mecliste Sovyet dönemindeki olan olaylar nedeni ile halktan gelen
baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü
kaldırılmasına karşılık Dağlık Karabağ Meclisi bir halk oylaması
düzenleyerek cevap vermiştir. Bölgede referandum sonucunda Dağlık
Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan ederek 6 Ocak 1992 tarihinde
Dağlık Karabağ Cumhuriyeti kurulmuştur. Ermenistan dahil hiçbir ülke
tarafından tanınmayan bu bağımsızlık ilanı ardından 1992’de Sovyet
birlikleri de bölgeden çekilmiştir.
Yukarı Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisinde olan
Hocalı köyü stratejik olarak Ermenistan Silahlı Kuvvetleri için askerî
bir hedef niteliğinde idi. Hocalı stratejik olarak Karabağ dağ
silsilesinde Ağdam-Şuşa, Eskeran-Hankendi yollarının üzerinde
yerleşmektedir. Hocalı’nın coğrafi-stratejik konumu Ermeni silahlı
birliklerinin buraya saldırmasına müsaitti. Hocalı Dağlık Karabağ bölgesi’nin merkez şehri olan Hankendi’nden 10 km uzaklıkta güneydoğusundadır. Karabağ’daki
mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun da buradan
geçmesi nedenleriyle kent, stratejik önemi haizdi
Oluşumu
Hocalı kenti 1991 yılının Ekim ayından itibaren abluka altınadydı.
30 Ekim’de kara yoluyla ulaşım kapanmış ve tek ulaşım vasıtası
helikopter kalmıştı. Şuşa şehrinin semalarında sivil helikopterin
vurulması ve bunun sonucunda 40 kişinin ölümünden sonra bu ulaşım da
kesilmişti. Ocak ayının 2’sinden itibaren şehre elektrik verilmemişti.
Şubatın ikinci yarısından itibaren Hocalı, Ermeni silahlı birliklerinin
ablukasına alınmış ve her gün toplardan, ağır makineli silahlarla
bombalanmıştır.
936 km2’lik alana sahip ve 2.605 aileden ibaret 11.356 kişinin
yaşadığı Hocalı kasabası 26 Şubat 1992 tarihinde her türlü tehcire maruz
kalmış ve kasaba tamamıyla yok edilmiştir. Hocalı bu katliamın
yaşandığı sırada Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin koruması altında
değildi. Bunedenle Silahlı Kuvvetler Hocalı halkına yardım edemedi,
hatta uzun süre cesetlerin alınması bile mümkün olmadı “. Hocalı da
dağınık halde elinde hafif silahlar bulunan 150 kişi bulunmaktaydı.
Ermenistan Silahlı Kuvvetleri köyü üç yönden kuşatmış, helikopter
ve ağır silahların yardımı ile önce köyü bombalamış ve ardından da köye
girerek katliam yapmıştır. Ermeniler bu hareketleri ile Azerbaycan
Türkleri’ne Dağlık Karabağ konusunda bir mesaj vermek ve stratejik bir
konumda bulunan kenti işgali amaçlamışlardı. Ermenistan Silahlı
Kuvvetleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede bölgedeki
Rus 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı
köyünde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapmadan Azeri resmî
rakamlarına göre 613 kişiyi katletmişlerdir. Katledilenlerin 83?ü çocuk,
106?sı kadın ve 7’ten fazlası ise yaşlıydı. Bu katliamdan toplam 487
kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150
kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde
cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları,
burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği
görülmüştür. Aynı vahşetten hamile kadınlar ve çocuklar bile nasibini
almıştır.
Şahitlerin gözünden
Vahşeti yaşayan ve sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud
Kheyriyan, For the Sake of Cross (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında şu
satırları aktarmaktadır,
“…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler”
Uluslararası tepki
İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ anlaşmazlığı
içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir. Azerbaycan
Parlamentosu 1994’te Hocalı’da yaşanan katliamı “soykırım” olarak kabul
etti. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri Arnavutluk,
Azerbaycan, Birleşik Krallık ve Türkiye’nin yanında Bulgaristan,
Lüksemburg, Makedonya, Norveç tarafından yayımlanan 324 nolu Avrupa
Konseyi bildirgesinde; Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri
harap ettiler ifadesi geçmiştir. Ayrıca Avrupa meclisi’nin 30 üyesi,
Hocalı Katliamı’nın Ermeniler tarafından 19. yüzyıldan itibaren devam
ettirilen “soykırım”ların bir aşaması olarak el alınması gerektiğine
dair bir demeç verdi
Azerbaycan Hakkında Pek Bilinmeyen 15 İlginç Bilgi
1. Azerbaycan, dünyanın en eski petrol ihracatçısıdır. Dünyadaki ilk petrol sondajı, 1847 yılında Abşeron’da yapılmıştır. Hazar petrollerini Batı’ya açan ilk ülke olan Azerbaycan’da dünyanın en kaliteli petroolleri çıkarılmakta.
2. 1918 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Doğu’da ilk demokratik cumhuriyet oldu. 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması ile yeniden bağımsızlığını kazandı.
3. Ermenistan'ın işgali sonucu dünya genelinde kendi ülkesinde öz yerinden zorunlu olarak göçe tabi tutulmuş en çok göçmen (mülteci) insan (1 milyondan fazla) Azerbaycan’da.
4. ABD ve İsviçre’den önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren dünyadaki ilk Müslüman ülke Azerbaycan’dı. 1918 yılında kadınlara oy hakkı tanındı.
5. Azerbaycan’ın para birimi olan Manat, dünyanın 5. değerli para birimidir.
6. 1885’te doğan ve 1948 yılında hayatını kaybeden ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyov’un sahnelediği “Leyla ile Mecnun” doğu ülkelerinde bestelenen ilk opera olarak tarihe geçti.
7. Azerbaycan, 2006’da yüzde 35’lik büyüme hızıyla dünyada en hızlı büyüyen ülke, Dünya Bankası istatistiğine göre de 2009’da en reformcu ülke oldu.
8. Dünyanın en kaliteli havyarı Hazar Denizi’nin Azerbaycan kıyılarından çıkarılır. Dünya havyar üretiminin %80’i buradan karşılanır.
9. Türk Cumhuriyetleri arasında okuma ve yazma oranı en yüksek ülke Azerbaycan’dır.
10. Dünyada bulunan 11 iklimin 9’u Azerbaycan’da vardır.
11. Azerbaycan dünyada “Ateşler Ülkesi”, Bakü ise “Rüzgarlar Şehri” olarak anılır.
12. Hazar Denizi’nin en derin yeri 1025 metre ile Azerbaycan’dadır.
13. Azerbaycan’ın ilk üniversitesi Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti döneminde 15 Kasım 1919 tarihinde kuruldu.
14. Dünya'da Ankara hükümetini ilk tanıyan ülke Azerbaycan'dır.
15. Sovyet Sonrası Cumhuriyetler arasında, Eurovizyon’u kazanan ilk ülke Azerbaycan'dır.
Azerbaycan
Azerbaycan Adının Kökeni
• Azerbaycan adının nasıl oluştuğu konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden birkaçı şöyledir:
• Mehmet Emin Resulzâde’ye göre Azerbaycan adı Makedonyalı İskender’in kurduğu imparatorluğa karşı bağımsızlığını ilan eden “Satrap Atropet“in adından gelir. Bu sözcük, Ermenicede “Atropatokan“; Farsçada “Aterapata“; Arapçada ise “Azerbaycan” biçiminde kullanılmıştır.
• Ahmet Caferoğlu’na göre, “Atar” [ateş] ve “Patar” [ülke] sözcüklerinin birleşmesiyle Azerbaycan sözcüğü meydana gelmiştir.
• Yaygın bir görüşe göre ise, Azerbaycan adı Farsçada ateş anlamına gelen “azer” sözcüğünden gelmektedir. Bunu kabul edenler, Azerbaycan’da Zerdüşt tapınaklarına ait ateşlerin en büyüğünün yakıldığı için buranın “ateş ülkesi” olduğunu söylemişlerdir.
• Ortaçağ tarihçileri, Azerbaycan adının Sasani döneminde yaşayan ve Nuh neslinden olup peygamberlik iddiasında bulunan “Azerbaz“ın adından geldiğini söylemişlerdir.
• 19. yüzyılın büyük tarihçilerinden biri olan Abbasgulu Aga Bakıhanov ise, Azerbaycan adının ünlü halk kahramanı Babek’in adından geldiğini yazmıştır.
• Dr. Cemaleddin Fegihi, Azerbaycan adının “azer” [kış ayı] sözcüğüne “bâd” [rüzgar] sözcüğünün ve “nan” ekinin getirilmesiyle oluştuğunu ve “kış rüzgarının estiği yer” anlamına geldiğini söylemiştir.
• Kaşgarlı Mahmud, Divan-u Lügati’t TÜRK’te Azerbaycan adını “Azerbad” [ateşin âbâd ettiği yer] biçiminde açıklamıştır.
• Sovyet döneminde Azerbaycan adının kökeni araştırılmış ve çok farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri olan E. Demircizade’ye göre Azerbaycan adı, “Aturpat” [A: allah; TUR: ateş; PAT: baş] sözcüğünden [baş ateş Tanrısı] gelmektedir ve bu sözcüğe “kan” [mekân / ülke] sözcüğünün eklenmesiyle oluşan “Aturpatkan” biçiminden bugünkü ad oluşmuştur.
• R. Gurban’a göre Azerbaycan adı “Az” [as] kavim adına “er” [kişi] ve “bay” [zengin] sözcüklerinin eklenmesiyle türemiştir ve daha sonra bu birleşime “c” bağlayıcısının ardından “an” yer ekinin gelmesiyle “Az+er+bay+c+an” adı [Az erlerinin zengin ülkesi] oluşmuştur.
• Şamil Cemşidov’a göre Azerbaycan adı “Oder” [OD: ateş; ER-: İ.F. Yapım Eki] sözcüğü [yanmada olan, sönmeyen, ebedi taş] ile “patekan” [PATE: yer, mekan; KAN: Far. Çokluk Eki] sözcüklerinin birleşmesiyle “od+er+pate+kan” [sönmeyen odlar yurdu] biçimine gelmiş ve sonradan Azerbaycan adına dönüşmüştür.
• Mehmet Emin Resulzâde’ye göre Azerbaycan adı Makedonyalı İskender’in kurduğu imparatorluğa karşı bağımsızlığını ilan eden “Satrap Atropet“in adından gelir. Bu sözcük, Ermenicede “Atropatokan“; Farsçada “Aterapata“; Arapçada ise “Azerbaycan” biçiminde kullanılmıştır.
• Ahmet Caferoğlu’na göre, “Atar” [ateş] ve “Patar” [ülke] sözcüklerinin birleşmesiyle Azerbaycan sözcüğü meydana gelmiştir.
• Yaygın bir görüşe göre ise, Azerbaycan adı Farsçada ateş anlamına gelen “azer” sözcüğünden gelmektedir. Bunu kabul edenler, Azerbaycan’da Zerdüşt tapınaklarına ait ateşlerin en büyüğünün yakıldığı için buranın “ateş ülkesi” olduğunu söylemişlerdir.
• Ortaçağ tarihçileri, Azerbaycan adının Sasani döneminde yaşayan ve Nuh neslinden olup peygamberlik iddiasında bulunan “Azerbaz“ın adından geldiğini söylemişlerdir.
• 19. yüzyılın büyük tarihçilerinden biri olan Abbasgulu Aga Bakıhanov ise, Azerbaycan adının ünlü halk kahramanı Babek’in adından geldiğini yazmıştır.
• Dr. Cemaleddin Fegihi, Azerbaycan adının “azer” [kış ayı] sözcüğüne “bâd” [rüzgar] sözcüğünün ve “nan” ekinin getirilmesiyle oluştuğunu ve “kış rüzgarının estiği yer” anlamına geldiğini söylemiştir.
• Kaşgarlı Mahmud, Divan-u Lügati’t TÜRK’te Azerbaycan adını “Azerbad” [ateşin âbâd ettiği yer] biçiminde açıklamıştır.
• Sovyet döneminde Azerbaycan adının kökeni araştırılmış ve çok farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri olan E. Demircizade’ye göre Azerbaycan adı, “Aturpat” [A: allah; TUR: ateş; PAT: baş] sözcüğünden [baş ateş Tanrısı] gelmektedir ve bu sözcüğe “kan” [mekân / ülke] sözcüğünün eklenmesiyle oluşan “Aturpatkan” biçiminden bugünkü ad oluşmuştur.
• R. Gurban’a göre Azerbaycan adı “Az” [as] kavim adına “er” [kişi] ve “bay” [zengin] sözcüklerinin eklenmesiyle türemiştir ve daha sonra bu birleşime “c” bağlayıcısının ardından “an” yer ekinin gelmesiyle “Az+er+bay+c+an” adı [Az erlerinin zengin ülkesi] oluşmuştur.
• Şamil Cemşidov’a göre Azerbaycan adı “Oder” [OD: ateş; ER-: İ.F. Yapım Eki] sözcüğü [yanmada olan, sönmeyen, ebedi taş] ile “patekan” [PATE: yer, mekan; KAN: Far. Çokluk Eki] sözcüklerinin birleşmesiyle “od+er+pate+kan” [sönmeyen odlar yurdu] biçimine gelmiş ve sonradan Azerbaycan adına dönüşmüştür.
Azerbaycan TÜRKleri’nin Tarihi
• Azerbaycan
çok eski tarihlerden beri birçok kavmin denetiminde bulunmuş ve çok
büyük mücadelelere sahne olmuştur. Urartular, Medler, Persler,
Romalılar, Ermeniler, Sasaniler, Bizans, Selçuklular, Emeviler ve
Abbasiler bu bölgede zaman içerisinde egemen olmuşlardır.
• Azerbaycan’a Türk göçleri, M.Ö. 8. yüzyılda Sakalar (İskitler) ile başlamaktadır. Bu dönemden sonra Kıpçak, Bulgar, Oğuz, Hazar, Sabir ve Uygur Türkleri de bu bölgeye yerleşmiştir. Hunlar 4-5. yüzyıllarda kalabalık gruplar hâlinde bu bölgeye gelmişlerdir. 7-8. yüzyıllarda Araplar, bu bölgede kurdukları egemenlikle Türkleri Araplaştırmak istemişler; fakat bunda başarılı olamayıp kendileri eriyip gitmişlerdir. 7. yüzyıldan sonra Türk göçleri daha da hızlanmış ve 11. Yüzyılda Selçuklular’ın Azerbaycan bölgesine hâkim olmasıyla birlikte, bu bölgeye yoğun bir Türk göçü başlamıştır.
• 1086 yılında Nesevi Mehmed İbn-i Ahmed, Türklerin Azerbaycan’daki durumunu “Azerbaycan düzlüklerinde, dağlarında ve kalelerinde Türkler çekirge gibi yayılmışlardı.” biçiminde ifade etmiştir.
• Çağrı Bey ve Alparslan’ın seferleri sonucunda Azerbaycan’ın tamamı Türkleşir ve buraya Oğuz boylu Türkler yerleştirilir. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Azerbaycan; Moğollar’ın, Harezmşahlar’ın ve Timurlular’ın egemenliğine girer. Bir süre sonra ise Safeviler bölgeye hâkim olurlar.
• Uzun yıllar boyunca Safevilerle Osmanlı Devleti arasında el değiştiren Azerbaycan, 18. yüzyıldan sonra Ruslar’ın işgali altına girmiştir. Doksan yıllık Rus hâkimiyetinden sonra, 1918’de Mehmed Emin Resulzâde önderliğinde Kuzey Azerbaycan’da demokratik bir cumhuriyet kurulmuştur.
• 1923 yılında Sovyetler’in hâkimiyetine giren Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte nihayet 1991 yılında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
• Azerbaycan’a Türk göçleri, M.Ö. 8. yüzyılda Sakalar (İskitler) ile başlamaktadır. Bu dönemden sonra Kıpçak, Bulgar, Oğuz, Hazar, Sabir ve Uygur Türkleri de bu bölgeye yerleşmiştir. Hunlar 4-5. yüzyıllarda kalabalık gruplar hâlinde bu bölgeye gelmişlerdir. 7-8. yüzyıllarda Araplar, bu bölgede kurdukları egemenlikle Türkleri Araplaştırmak istemişler; fakat bunda başarılı olamayıp kendileri eriyip gitmişlerdir. 7. yüzyıldan sonra Türk göçleri daha da hızlanmış ve 11. Yüzyılda Selçuklular’ın Azerbaycan bölgesine hâkim olmasıyla birlikte, bu bölgeye yoğun bir Türk göçü başlamıştır.
• 1086 yılında Nesevi Mehmed İbn-i Ahmed, Türklerin Azerbaycan’daki durumunu “Azerbaycan düzlüklerinde, dağlarında ve kalelerinde Türkler çekirge gibi yayılmışlardı.” biçiminde ifade etmiştir.
• Çağrı Bey ve Alparslan’ın seferleri sonucunda Azerbaycan’ın tamamı Türkleşir ve buraya Oğuz boylu Türkler yerleştirilir. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Azerbaycan; Moğollar’ın, Harezmşahlar’ın ve Timurlular’ın egemenliğine girer. Bir süre sonra ise Safeviler bölgeye hâkim olurlar.
• Uzun yıllar boyunca Safevilerle Osmanlı Devleti arasında el değiştiren Azerbaycan, 18. yüzyıldan sonra Ruslar’ın işgali altına girmiştir. Doksan yıllık Rus hâkimiyetinden sonra, 1918’de Mehmed Emin Resulzâde önderliğinde Kuzey Azerbaycan’da demokratik bir cumhuriyet kurulmuştur.
• 1923 yılında Sovyetler’in hâkimiyetine giren Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte nihayet 1991 yılında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
Azerbaycan Türkçesi
• Türkler,
13. yüzyıla kadar tek bir yazı dili kullanmışlardır. 13. yüzyıldan
sonra, Harezm’de ortaya çıkan yazı dili, Moğollar’ın baskısıyla
Anadolu’ya göç eden kişiler aracılığıyla Selçukluları etkilemiştir.
Selçuklular’ın aslında bir edebi dilleri vardı; fakat Anadolu’dakiler
edebi dilden uzaktı. Bu dönemden sonra Anadolu’da Oğuz Türkçesi
temelinde, Harezm’den gelen edebi dilin de etkisiyle yeni bir yazı dili
oluşmuştur.
• Azerbaycan Türkçesi, Batı Türkçesinin doğu sahası içinde yer alan ağızlar topluluğu ve bu saha içinde gelişen yazı dilinin adıdır. Batı Türkçesi, 13. Yüzyıldan sonraki gelişim aşamasında, “Osmanlı Türkçesi” ve “Azerbaycan Türkçesi” olarak iki dönemde incelenmiştir. Fakat bu iki yazı dili de, bugüne kadar çok küçük ayrılıklar dışında pek farklılaşmamıştır. Muharrem Ergin’e göre bu farklılıklar, aynı yazı dilinin farklı iki dairede gelişimidir ve bunlar ancak “mahalli” düzeyde ayrılıklar içermektedir.
• 13-14. Yüzyılda Anadolu ve Azerbaycan Türkçeleri arasında hiçbir fark yoktur. Ahmet Yesevi, Nevai, Sultan Veled, Yunus Emre, Dede Korkut, Kadı Burhaneddin, Hatai, Nesimi ve Fuzuli’nin eserleri Anadolu Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin ortak eserleridir. Fuzuli döneminden sonra ayrılıklar başlamaktadır.
• Azerbaycan Türkçesi, Batı Türkçesinin doğu sahası içinde yer alan ağızlar topluluğu ve bu saha içinde gelişen yazı dilinin adıdır. Batı Türkçesi, 13. Yüzyıldan sonraki gelişim aşamasında, “Osmanlı Türkçesi” ve “Azerbaycan Türkçesi” olarak iki dönemde incelenmiştir. Fakat bu iki yazı dili de, bugüne kadar çok küçük ayrılıklar dışında pek farklılaşmamıştır. Muharrem Ergin’e göre bu farklılıklar, aynı yazı dilinin farklı iki dairede gelişimidir ve bunlar ancak “mahalli” düzeyde ayrılıklar içermektedir.
• 13-14. Yüzyılda Anadolu ve Azerbaycan Türkçeleri arasında hiçbir fark yoktur. Ahmet Yesevi, Nevai, Sultan Veled, Yunus Emre, Dede Korkut, Kadı Burhaneddin, Hatai, Nesimi ve Fuzuli’nin eserleri Anadolu Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin ortak eserleridir. Fuzuli döneminden sonra ayrılıklar başlamaktadır.
• Azerbaycan Türkçesi, bugün Doğu Anadolu, Güney Kafkasya, Güney Azerbaycan (İran), Kuzey Azerbaycan, Nahçıvan, Irak – Suriye – Kerkük sınırı çevresinde konuşulmaktadır. Güney Azerbaycan’da yazı dili Farsçadır. Bunun için yazı dilinin merkezi Kuzey Azerbaycan’dır.
• Azerbaycan Türkçesinin ağızları, “kuzey, güney, doğu, batı” olmak üzere dört grupta toplanmıştır.
• Azerbaycan’da 1929’a kadar Arap alfabesi kullanılmıştır. 1922 yılında Latin alfabesi de kabul edilmiş ve iki alfabe aynı dönemde kullanılmıştır. 1938 yılında Sovyetler’in baskısı ile Kiril alfabesi kullanılmaya başlanmış ve bu 1992 yılına kadar devam etmiştir. 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, bundan bir yıl sonra Latin alfabesini kabul etmiştir. Bugün hâlâ Latin alfabesini kullanmaktadır.
Azerbaycan Edebiyatı
• Azerbaycan Edebiyatı,
Kafkasya, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu’da yaşayan
Azerbaycan Türkleri’nin Doğu Oğuzcası adı verilen Batı Türkçesi ile
oluşturmuş oldukları edebiyatın addır. Bu edebiyat, Türkmen ve Çağatay
Edebiyatı ile Türkiye Türkleri’nin edebiyatı arasında bir köprü görevi
üstlenmiştir.
• 12. ve 13. yüzyıllarda Aşık Edebiyatı [Kurbani, Hasta Kasım] ve Klasik Edebiyat [Kavsi Tebrizi] alanında gelişmeler gösteren Azerbaycan Edebiyatı’nda, halk destanları da büyük önem taşımaktadır. Aşık Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez gibi destanlar dikkate değerdir. Ayrıca halk hikayeleri, fıkralar, masallar, efsaneler ve bilmeceler, Azerbaycan Edebiyatı içerisinde büyük önem taşımaktadır.
• Kuruluşundan başlayan Arap ve Fars etkisiyle gelişimini sürdüren Azerbaycan Edebiyatı, 19. yüzyılın ikinci döneminden itibaren yüzünü batıya dönmüştür. Bu dönemden sonra Kasım Beg Zakir, Kutsi ve Mirza Fethali Ahundzade gibi kişilerin çalışmalarıyla modern Azerbaycan edebiyatı kurulmuştur.
• Roman, öykü ve tiyatro alanında eserler verilen bu dönemden sonra, -19. yüzyılın ikinci yarısında- gazetecilik başlamıştır.
• 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Türkiye’de güçlenmeye başlayan Türkçülük akımı, Azerbaycan’da da yankı bulmuştur. Ziya Gökalp’in düşüncelerinin savunucusu olan Hüseyinzade Ali Bey ve Ahmet Ağaoğlu gibi kişilerin çıkarmış olduğu yayınlar ve yazdıkları şiirler / yazılar, bu dönemde Türkçülüğün izlerini bırakmıştır. Aynı dönemde yaşayan Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdulhak Hamit, Rıza Tevfik ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi Türkçü yazarlar da Ahmet Cevad ve Hüseyin Cavid gibi Azerbaycan sahası yazarlarını / şairlerini çok derinden etkilemişlerdir.
• 1920’li yıllardan sonra Sovyet işgalinin başlamasıyla birlikte, sosyalist – komünist düzene övgülerin yapıldığı bir edebiyat dönemi başlamıştır. Bu dönemden sonra Bahtiyar Vahapzade ve Nebi Hezri gibi büyük şairler yetişmiştir.
• Sovyetler dönemindeki sıkıntılar ve mücadeleler, eserlerde sıkça işlenmiştir. Eserlerde özellikle dil, tarih ve doğa işlenmiştir. Azerbaycan Edebiyatı sahasında, birçok türde binlerce eser yazılmıştır. Böylece Azerbaycan Türkçesi, bugün oldukça işlenmiş ve gelişmiş bir dil hâline gelmiştir.
• 12. ve 13. yüzyıllarda Aşık Edebiyatı [Kurbani, Hasta Kasım] ve Klasik Edebiyat [Kavsi Tebrizi] alanında gelişmeler gösteren Azerbaycan Edebiyatı’nda, halk destanları da büyük önem taşımaktadır. Aşık Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez gibi destanlar dikkate değerdir. Ayrıca halk hikayeleri, fıkralar, masallar, efsaneler ve bilmeceler, Azerbaycan Edebiyatı içerisinde büyük önem taşımaktadır.
• Kuruluşundan başlayan Arap ve Fars etkisiyle gelişimini sürdüren Azerbaycan Edebiyatı, 19. yüzyılın ikinci döneminden itibaren yüzünü batıya dönmüştür. Bu dönemden sonra Kasım Beg Zakir, Kutsi ve Mirza Fethali Ahundzade gibi kişilerin çalışmalarıyla modern Azerbaycan edebiyatı kurulmuştur.
• Roman, öykü ve tiyatro alanında eserler verilen bu dönemden sonra, -19. yüzyılın ikinci yarısında- gazetecilik başlamıştır.
• 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Türkiye’de güçlenmeye başlayan Türkçülük akımı, Azerbaycan’da da yankı bulmuştur. Ziya Gökalp’in düşüncelerinin savunucusu olan Hüseyinzade Ali Bey ve Ahmet Ağaoğlu gibi kişilerin çıkarmış olduğu yayınlar ve yazdıkları şiirler / yazılar, bu dönemde Türkçülüğün izlerini bırakmıştır. Aynı dönemde yaşayan Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdulhak Hamit, Rıza Tevfik ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi Türkçü yazarlar da Ahmet Cevad ve Hüseyin Cavid gibi Azerbaycan sahası yazarlarını / şairlerini çok derinden etkilemişlerdir.
• 1920’li yıllardan sonra Sovyet işgalinin başlamasıyla birlikte, sosyalist – komünist düzene övgülerin yapıldığı bir edebiyat dönemi başlamıştır. Bu dönemden sonra Bahtiyar Vahapzade ve Nebi Hezri gibi büyük şairler yetişmiştir.
• Sovyetler dönemindeki sıkıntılar ve mücadeleler, eserlerde sıkça işlenmiştir. Eserlerde özellikle dil, tarih ve doğa işlenmiştir. Azerbaycan Edebiyatı sahasında, birçok türde binlerce eser yazılmıştır. Böylece Azerbaycan Türkçesi, bugün oldukça işlenmiş ve gelişmiş bir dil hâline gelmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyeti
• Azerbaycan,
Kafkasya’nın en kurak kesimi olan Orta ve Aşağı Kura Havzası ile Büyük
Kafkas Dağları’nın güneydoğu ve Küçük Kafkas Dağları’nın
kuzeydoğusunda yer alır.
• Ülke toprakları kuzeyden Rusya’ya bağlı olan Dağıstan’a; kuzeybatıdan Gürcistan’a; Batıdan Ermenistan’a; güneybatıdan Türkiye’ye ve güneyden ise İran’a komşudur.
• Toplam nüfus 30 – 32 milyon civarındadır. Bu nüfusun 20 milyona yakını Güney Azerbaycan dediğimiz İran’da yaşamaktadır. Geri kalan 8 – 10 milyon Türk ise, Kuzey Azerbaycan’da yaşamaktadır. Azerbaycan nüfusunun %90’dan fazlasını TÜRKler oluşturmaktadır.
• Azerbaycan 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği’ne bağlı kalmıştır. 1991’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Karabağ ve Nahçıvan özerk bölgelerine de sahiptir.
• Azerbaycan’ın alçak kesimlerinde sıcak ve kurak bir iklim görülürken, iç bölgelerde nemli ve ılıman iklim; yüksek yerlerde ise soğuk iklimler görülür. Ormanlar yaygındır.
• Azerbaycan sanayisinin çoğu tekstil ve tüketim gıdalarına aittir. Bunların dışında kalanlar da petrole dayalı sanayidir.
• Ülke toprakları kuzeyden Rusya’ya bağlı olan Dağıstan’a; kuzeybatıdan Gürcistan’a; Batıdan Ermenistan’a; güneybatıdan Türkiye’ye ve güneyden ise İran’a komşudur.
• Toplam nüfus 30 – 32 milyon civarındadır. Bu nüfusun 20 milyona yakını Güney Azerbaycan dediğimiz İran’da yaşamaktadır. Geri kalan 8 – 10 milyon Türk ise, Kuzey Azerbaycan’da yaşamaktadır. Azerbaycan nüfusunun %90’dan fazlasını TÜRKler oluşturmaktadır.
• Azerbaycan 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği’ne bağlı kalmıştır. 1991’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Karabağ ve Nahçıvan özerk bölgelerine de sahiptir.
• Azerbaycan’ın alçak kesimlerinde sıcak ve kurak bir iklim görülürken, iç bölgelerde nemli ve ılıman iklim; yüksek yerlerde ise soğuk iklimler görülür. Ormanlar yaygındır.
• Azerbaycan sanayisinin çoğu tekstil ve tüketim gıdalarına aittir. Bunların dışında kalanlar da petrole dayalı sanayidir.
Kaynak: http://www.bilgicik.com/yazi/azerbaycan-hakkinda-derleme-bilgiler/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)